İSLAM’DA TEVEKKÜL & İSLAM AHLAKI
İSLAM’DA TEVEKKÜL & İSLAM AHLAKI
islami sohbet
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Hamd ve sena; İnsanların en güzel sürette yaratan, diğer varlıkları Onun emrine ve hizmetine veren, Alemlerin Rabbi Yüce Allah’a mahsusdur.
İslam ve Tevekkül başlıklı konumuzu bu münasebetle, bazı kimseler gereği gibi anlaşılmamış olan ”Tevekkül” den biraz bahsetmek, her halde faydalı olacaktır.
İslam’da Müslümanların ”Tevekkül” ile emredilmiş olmalarını, Çalışma ve ameli terk ederek, işsiz ve miskin oturmak ve ”armut piş ağzıma düş” manasına anlamak çok hatadır. Böyle bir anlayış Tevekkülün ne demek olduğunu bilmemektir. Gerçekten biz, Allah’a Tevekkül ile memuruz.
Allah’a Mütevekkil olanların Hak Teala katında sevgili olduklarını da, kitabımız haber veriyor. İslam’da tevekkülün ne demek olduğu;
“(Dünyaya ait işlerde) Ashabınla müşavere et; bir kere de azmettin, karar verdin mi artık Allah’a mütevekkil ol.”
“Ayet-i kerimesinden pek açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Şimdu bu ayet-i inceleyelim:
Önce tevekkül ile değil, müşavere ile emroldu Allah Teala hazretleri, Resulullah (a, s.) Efendimize hitaben buyuruyor ki:
“Dünyaya ait işlerde iyi düşün: taşın; ashabınla müşaverede bulun, bu suretle bir kere kararını verdin, azmi ele aldın mı, artık hemen Allah’a tevekkül ile o işi yapmaya bak…”
Demek ki tevekkül, müşavereden, azim ve karardan sonra geliyor. Azmin ne demek olduğu yukarıda geçmişti. Mademki öyle kuru bir tevekkül ile memur değiliz. islami sohbet
Önce işimizi düşünüp taşınacağız. Bütün sebeplere sarılıp da yapmaya karar verdikten sonra, Yüce Allah’a, tevekkül ve azmimizde sebat edip yürüyeceğiz. İşte tevekkülün hakikatı ve gerçek tevekkül budur.
Gücünün yettiği kadar bütün sebepleri hazırlayıp kesin kararı verdikten sonra, kendine fazla güvenmiş olmadan Allah’a tevekkül etmek, Allah’a iltica etmek, daha ilerisini ve işin sonunu Allah’a bırakmaktır. Ekini eker, biçer demet yaparsın. Bütün sebepleri hazırlarsın, başka yapacak bir şeyin kalmaz, ondan sonra da tevekkül edersin. Ekip biçmeden tevekkül olmaz. Emrolunduğumuz gibi tevekkül, işte böyle bir tevekküldür.
İslam’da azim, nasıl aslı bir rükün ise, tevekkül de öyledir.
Şüphe yok ki, külli kudret ve mutlak irade sahibi Yüce bir Halık’a iman etmiş olan bir mümin için, Hak Teala’nın kudret ve kuvvetine itimat ve ondan yardım istemek kadar tabii bir şey olamaz.
İslam’da tevekkülün manası böyle olunca, tevekkül iddiası ile sebepleri terk etmek, dini bilmekten veya zayıf ahlaktan doğan bir şey olmaz mı? Tevekkül kalp ile, sebeplere sarılmak ise, aza ve cevarı iledir. Birisi maddi diğeri manevidir. Fıtrat, insanı buna Sevke gibi, din de böyle emrediyor.
Görülüyor ki: İslam dini bir taraftan tevekkülün vacip olduğunu bildiriyor, diğer taraftan da tehlikeye karşı sebeplere sarılmak ile emrediyor. Her ikisini cem etmekle aralarında zıtlık olmadığını gösteriyor. bu ayeti kerimeden anladığımız budur.(17)
Şimdi İslam’da Tevekkül Başlıklı konumuzu bitiriyoruz ve Tevekkül Nedir adlı Başlığımızla devam edelim İnşallah islami sohbet
TEVEKKÜL NEDİR?
Tevekkül, İnsanın, Allah’a itimat etmesi ve O’na Bağlanmasıdır. Bu, İnsan için ruhi bir güçtür.
İnsanı yaratan ve ona pek çok nimetler veren Allah’tır. İnsan, her işinde O’na güvenmek ve kendisine düşeni yaptıktan sonra neticeyi O’ndan beklemek durumundadır. Bunun en güzel örneği çiftçidir. O, vaktinde usulüne göre tarlasını eker, sonra Allah’a tevekkül eder. Böyle yaptığı takdirde Allah, o kimseyi rızıklandırır. Nitekim Peygamberimiz:
“Sizler Allah’a gereği gibi tevekkül etseydiniz (sabahleyin) aç olarak gidip (akşamleyin) tok olarak dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı.” buyurmuştur. Bu da açıkça gösteriyor ki, tevekkül etmek için kendisine düşeni yapmak ve çalışmak şarttır. Çünkü yatarken kuşların rızıkları ayaklarına gelmiyor. Karınlarını doyurmak için Allah’ın yarattığı rızkı arayıp buluyorlar. O halde tevekkül, insanın kendisine ihmal etmesi ve çalışmayı bırakarak “nasıl olsa Allah benim rızkımı verecektir.” demek değildir.
Her hususta olduğu gibi tevekkül hususunda da en güzel örnek, peygamberimizdir. O, her işinde kendisine düşeni yaptıktan sonra Allah’a tevekkül etmiştir. Peygamberimize, deveyi bağlayıp mı? yoksa salıverip mi? Allah’a tevekkül edeyim? Diye sorana; “deveni bağladıktan sonra tevekkül et”, buyurmuştur. Böyle yapan, yani her türlü tedbiri aldıktan sonra Allah’a tevekkül eden kimse sonucu elde edemeyince üzülmez, “Ben, bana düşeni yaptım, Allah takdir etmedi” der, teselli bulur. Bu inanca sahip olmayan kimse ise, her işte tereddüt eder, hiç bir şeye başlayamaz.
Bir Konumuzun daha sonuna geldik Başka bir güzel görüşmek dileğiyle SELAM VE DUA İLE
Bir yanıt yazın